KAYGUSUZ ABDAL
Yaşamıyla ilgili çeşitli görüşler ileri sürülen ozanlardan biri de Kaygusuz Abdal'dır. Doğum tarihi de ölüm tarihi de, öldüğü yer de, bugün bile, tartışmalı görülüyor. Kaygusuz Abdal'ın doğum yılı ile yaşadığı dönem üzerinde dört ayrı görüş ileri sürülmektedir. Son yapılan araştırmalardan çıkarılan, ama kesin olmayan sonuçlara göre, Kaygusuz Abdal'ın yaşamını şöylece özetleyebiliriz: Kaygusuz Abdal'ın doğum yılı 1341-42 yılından daha geriye götürülemez. Asıl adı Alayı Gaybi (Alaeddin Gaybi)dir. Babası Alaiye Beyi Hüsarneddin Mahmud, dedesi Alaeddin bin Yusuf'tur. Bundan, Kaygusuz Abdal'ın bir "bey ailesi"nden geldiği, iyi bir öğrenim gördüğü, ayrıca avcılık, okçuluk gibi becerileri elde ettiği, sarayda yetiştiği anlaşılmaktadır.
Genç yaşında, Elmalı'daki Abdal Musa'nın buyruğuna girmiş, şeyhi kendisine "Kaygusuz" adını vermiştir. Bundan sonra da, bütün yaşamı boyunca şeyhinin yürüttüğü Bektaşilik tarikatının yayılmasında çalışmıştır. 1397-98 yıllarında Mısır'a gittiği, orada bir tekke açtığı anlaşılıyor. Daha sonra Hacca gitmiş, Suriye'yi, Irak'ı dolaşmış, Anadolu'ya dönmüş, güney ve batı Anadolu'da bir süre dolaşmış, 1424-1430 yıllarında Rumeli'ye geçmiş, Edirne, Yanbolu, Filibe, Manastır'da bulunmuştur. Kaygusuz Abdal, bir görüşe göre Mısır'da ölmüş, Mukattam Dağı'nda bir mağaraya gömülmüştür. Bir başka görüş, Kaygusuz Abdal'ın mezarının Elmalı'nın Tekke Köyü'ndeki Abdal Musa Türbesinde olduğudur. Bu türbede, şeyhi, şeyhinin
annesi, kızkardeşi ve üç dervişle birlikte yatmaktadır. Kaygusuz Abdal'ın da eğitim, öğrenim görmüş öteki tekke ozanları gibi aruzla yazılmış şiirleri vardır. Ama bunlar hece ölçüsü ile yazdıkları gibi başarılı değildir.
Kaygusuz Abdal'ın şiirlerinde beliren en büyük özellik, kaba sofuluğu, insanların eksiklerini, kusurlarını, genel yaşamdaki terslikleri, bozuklukları gizli ya da açık ama alaycı bir dille eleştirmesidir. Yergi, taşlama gücü yüksek bir ozandır Kaygusuz Abdal. Kendisinin de bağlandığı Bektaşilik inancasına, katı kurallara bağlı bir öğretici kimliğiyle değil, gülümseten bir biçimde, daha eğlendirici iğneleyici, eleştirici bir anlatımı yeğleyerek yayma çabasında görülüyor. Kaygusuz Abdal'ı, özellikle yergi taşlama, gülmece türünün çok başarılı örneklerini veren, yazdıklarıyla bugün de yaşarlılığını yitirmemiş, ilgi çekici, etkin bir ozan olarak saymamız, yanlış bir yargı olmasa gerektir.
---
KOYUN BİLE YETİCEĞİZ
Koyun bile yeticeğiz
Sürmeğe de yarağ olur
Beşyüzünü satıcağız
Harçlanmağa gereğ olur
Berktir erenler barusu
Bine sayılır birisi
Ell'iki teke derisi
Papucuma yorağ olur
Bin batman olsa kazan
Ustager degil mi düzen
Hayranlık esince cana
Bengilik de gereğ olur Doymaz isen yalvar Hakk'a
Nazar kıl bucağa yüke
Onsekiz kalınca yuka
Tam gönlümce gevreğ olur
Kaygusuz Abdal bulunca
Gel otur pilav gelince
On tekne hamur halince
Bir onarı çöreğ olur
&
KAPLU KAPLU BAĞALAR
Kaplu kaplu bağalar
Kanatlanmış uçmağa
Kertenkele derilmiş
Diler Kırım geçmege
Kelebek ok yay almış
Ava şikara çıkmış
Tonuzları korkudur
Ayuları kaçmağa
Kazzaza balta koydum
Çervişin deremezem
Çuval çayırda gezer
Seğirdüben kaçmağa
Ergene'nin köprüsü
Susuzluktan bunalmış
Edirne minaresi
Eğilmiş su içmeğe
Allahımın dağında
Üçbin balık kışlamış
Susuzluktan bunalmış
Kanlı ister göçmeğe
Leylek koduk doğurmuş
Ovada zurna çalar
Balık kavağa çıkmış
Söğüt dalın biçmeğe
Kelebek bugday ekmiş
Manisa ovasına
Sivrisinek derilmiş
Irgad olup biçmeğe
Bir sinek bir devenin
Çekmiş budun koparmış
Salınıban seğirdir
Bir yar ister koçmağa
Bir aksacık karınca
Kırk batman tuz yüklemiş
Gah yorgalar gah seker
Şehre gider satmağa
Tonuz düğün eğlemiş
Ayuya kızın vermiş
Maymun sındı getirmiş
Kaftan gönlek biçmeğe
Deve hamama girmiş
Dana dellaklik eder
Susığırı natır olmuş
Nöbet ister çıkmağa
Kaygusuz'un sözleri
Hindistan'ın kozları
Bunca yalan söyledin
Girer misin uçmağa
&
YAMRU YUMRU SÖYLERİM
Yamru yumru söylerim
Her sözüm kelek gibi
Ben avare gezerim
Sahrada leylek gibi
İşim kalp sözüm yalan
Ben değil adım filan
Bu halk insana derim
Sözümü gerçek gibi
Aşk kuşları derilse
Aşktan dane verilse
Usulüm toya benzer
Avazım ördek gibi
Terketmedim benliği
Bilmedim insanlığı
Suretim adem veli
Her huyum eşek gibi
Arifler sohbetinde
Marifet söyleseler
Ben de hemen düşünmem
Ürerim köpek gibi
Gerçi Hakk'ın halkıyım
Marifetsiz aylakım
Arifler sohbetinden
Kaçarım ürkek gibi
Bu marifet ilminden
Haberim yok cahilim
Benden mana sorsalar
Sözlerim sürçek gibi
Aşıklar can içinde
Aşikar gördü Hakk'ı
İşitmenin manası
Olmıya görmek gibi
Miskin Saryı kıydın
Kul oldun sen nefsinde
Senin hırs ü hevesin
Tuttu seni fak gibi
&
BİR KAZ ALDIM BEN KARIDAN
Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurutan
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kaza verdik birkaç akça
Eti kemiğinden pekçe
Ne kazan kaldı ne kepçe
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kaz değilmiş bu be azmış
Kırk yıl Kafdağını gezmiş
Kanadın kuyruğun düzmüş
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazı koyduk bir ocağa
Uçtu gitti bir bucağa
Bu ne haldir hacı ağa
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazımın kanadı selki
Dişi koyun emmiş tilki
Nuh Nebi'den kalmış belki
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazımın kanadı sarı
Kemiği etinden iri
Sağlık ile satma karı
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kazımın kanadı al
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma bela
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Suyuna biz salduk bulgur
Bulgur Allah deyü kalgır
Be yarenler bu ne haldir
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
Kaygusuz Abdal n'idelim
Ahd ile vefa güdelim
Kaldırıp postu gidelim
Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz
&
"Sarayi", Kaygusuz'un kimi şiirlerinde kullandıgı ikinci "takma ad"ıdır.
YUCALARDAN YUCA GÖRDÜM
Yucalardan yuca gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alem okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Asi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyu
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsün kullar geçsin deyu
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
&
ADEMİ BALÇIKTAN YUĞURDUN YAPTIN
Ademi balçıktan yuğurdun yaptın
Yapıp da n'eylersin bundan sana ne
Halk ettin insanı cihana saldın
Salıp da neylersin bundan sana ne
Bakkal mısın terazuyu n'eylersin
İşin gücün yoktur gönül eğlersin
Kulun günahını tartıp n'eylersin
Geçiver suçundan bundan sana ne
Katran kazanını döküver gitsin
Mü'min olan kullar didara yetsin
Emreyle yılana tamuyu yutsun
Söndürsün tamuyu bundan sana ne
Kaygusuz Abdal'ım sözümüz budur
Her nerde çağırsam Hak onda hazır
Hep duzaha bastırırsın kim ne der
Yakma kullarını bundan sana ne
&
BEN BU DERDE DÜŞELİ BU SAKALI KIRKARIM
Ben bu derde düşeli bu sakalı kırkarım
Dost ila bilişeli bu sakalı kırkarım
Ben kırkarım o biter çimende bülbül öter
Usta berber der yeter bu sakalı kırkarım
Aşka olup mülazım bilindi cümle razım
Gayrı sakal ne lazım bu sakalı kırkarım
Ben çalarım tanbura giyinirim tennure
Hak çerağın uyara bu sakalı kırkarım
Var mı bunda bir hatam gayrı gönülden atam
Çok mu gelir bir tutam bu sakalı kırkarım
Ben gezerim yazıda kuvvetim var bazuda
Ne işim var kazıda bu sakalı kırkarım
Kaba sakal istemem hep kesilse gam yemem
Hiç kısa uzun demem bu sakalı kırkarım
Sakalımla kaşımı bıyığımla başımı
Hak onara işimi bu sakalı kırkarım
Kaygusuz Abdal menem fartu fartu bilenem
Bir tüyünü koymanam bu sakalı kırkarım
&
EKSİK AVRADIN KÖTÜSÜ DİZİNİ DİKİP OTURUR
Eksik avradın kötüsü dizini dikip oturur
İşinin kolayın bulmaz yüzünü yıkıp oturur
Boğaza takmış akıkin aşına bulmaz kekiğin
Yeni donunun söküğün dizine takıp oturur
Ayağında meşin mesi kolunda gümüşün başı
Soyunmaya elbisesi taşraya bakıp oturur
Yata yata karnı şişer eşinin başında işer
Bitler kanatkanıp uçar sirkeye bakıp oturur
Çocuklar oynar aşığı köpekler yutar bulaşığı
Karga da kapmış kaşığ havaya bakıp oturur
Başa bağlamış emiri rençberler sever demiri
Danalar yemiş hamırı tekneye bakıp oturur
Kaygusuz aydır atılmaz pazara çeksen satılmaz
Soyunup koyna yatılmaz bir manda çöküp oturur
&
BEYLERİMİZ ELVAN ELVAN ÜSTÜNE
Beylerimiz elvan elvan üstüne
Ağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Urum abdalları postun eğnine
Bağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Urum abdalları gelir dost deyi
Eğnimizde aba hırka post deyi
Hasteleri gelir derman isteyi
Sağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Hind'den bazerganlar gelir yayınır
Pişer lokmaları açlar doyunur
Bunda aşıkları gelir soyunur
Etler gelir şahım Abdal Musa'ya
Meydanın dara durmuş gerçekler
Çalınır koç kurbanlara bıçaklar
Döğünür kudüm açılır sancaklar
Tuğlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Her Matem ayında kanlar saçarlar
Uyandırıp Hak çerağın yakarlar
Demine Hü deyip gülbang çekerler
Nurlar gelir şahım Abdal Musa'ya
İkrarıdır koç yiğidin yuları
Muannidi çeksen gelmez ileri
Akpınar'ın Yeşilgöl'ün suları
Çağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Ali'm almış Zü'l-fekar'ı destine
Sallar durmaz Yezidlerin kasdına
Tümen-tümen genç Ali'nin üstüne
Sırlar gelir şahım Abdal Musa'ya
Benim bir isteğim vardır Kerim'den
Münkir bilmez evliyanın sırrından
Kaygusuz'am ayrı düştüm pirimden
Ağlar gelir şahım Abdal Musa'ya
&
ALLAH TANRI YARADAN
Allah Tanrı Yaradan
Gel içegör cur'adan
Yar ile yar olagör
Çıksın ağyar aradan
Bekle gönül bostanın
Susığırı girmesin
Key sakın uçurursun
Kandili minareden
Fil yükün karıncaya
Yükletme çekebilmez
La'l ü gevher kıymetin
Umma seng-i hareden
Hacca vardım der isen
Kanda vardın hacca sen
Kılavuzsuz kuş uçmaz
Bunca dağ ü dereden
Hacca varan kişinin
Gönül yapmak işidir
Gönül Hakk'ın beytidir
Sakın sen emmareden
Sen özünü bil nesin
Hak sende sen kandesin
Hakk'ı bilmek dilersen
Geç ağ ile hareden
Dünya ahret demegil
Biliş ü yad demegil
Uzak savaşa düşme
Geç kuru sehhareden
Tıfıllayın dembedem
Dambu dumbu söyleme
Mansur'layın olursun
Bilmezsen müdareden
İnsan nur-ı kadimdir
Hasta değil hekimdir
Sen dahi insan isen
Anla bu esrareden
Aşık olan bu yolda
Can ile baş oynadır
Sen dahi aşık isen
Bakma gel kenareden
Sen insanı sorarsan
Hak'tan ayrı değildir
Sıfatı zat-ı mutlak
Hırkası çar pareden
Aklına akıl deme
Sözüne delil deme
Çünkü kurtaramazsın
Nefsini emmareden
Kaygusuz'un hüneri
Helva vü biryan yemek
Andan özge hüneri
Umma bu biçareden |